David'dir, ne yapsa yeridir.


David Lynch'in Inland Empire DVD'sini sabırsızlıkla beklediğimiz ve açıklanmış soundtrack listesinde yer alan ve benim şahsen ölüp bittiğim Krzysztof Penderecki gibi nev-i şahsına avangard polonyalı bestecilerin rüyalarımıza girdiği şu günlerde, Kemal Aysel'in bu sabah verdiği bir haberle şu sıcak yaz günüm neşelenmiş bulunuyor:

Şu sayfada David Lynch'in top 10'inde süper bir albüm olarak 1. sırada "Mustafa Özkent ve Orkestrası, Gençlik İle Elele" yer alıyor. 7. sırada ise Ömer Faruk Tekbilek yer edinmiş. Bu adama bayılıyorum.

bir ruh disiplini

A.H. Tanpınar'ın Huzur'unda, Mümtaz karakteri için kadın güzelliğinin iki kriteri vardır:

1. İstanbullu olması.
2. Boğaz'da yetişmiş olması.

Yine ayni romanda Tanpınar aşkı şöyle tanımlar:

"...bir ruh disiplini..."

çok değil ama düzenli ve disiplinli çalıştım.

sevgili matthew, nasılsın iyi misin? umarım iyisindir. beni sorarsan iyiyim.

insanlar arası ilişkiler (insanlar ilişki kurmak dışında başka şey yapıyorlar mı ki?), tek taraflı bol monologlu paranoyak platonikler, söküp almak isteyenler ama bunun için fazla kibar olanlar, karşısındakinin aşırı ilgisini sevgi zannedenler, biraz bekliyim belki hissetmeye başlarım diye düşünenler, bazı şeyleri daha net görmeye başlamış olanlar, karşısındaki insanı çok ilginç bulanlar, yenilgiyi de kabul etme olgunluğuna erişenler, hatta ve hatta beautiful loserlar için bir albüm "asa breed". bol tekrarlı neredeyse anlamını kaybedip loop'ta yeniden var olan hipnotik vokaller, gifiçik gufuçuk tatlı pop ritmler, gerektiğinde ise sade bir akustik gitar silsilesi ile insanı dansederken düşüncelere gark eden, kafası karışık kentli shoegazer ve minimal vokalli technocu gençler (yani türkiyenin %48'i) için bence süper tatlı bir albüm olmuş. don and sherri ve give me more'a dikkat etmekte fayda var. matthew'ın albüm için verdiği pozda, ben insanları çözdüm minvalinde bir obi van kanobi duruşu yakalamış bulunuyorum.

yiyemedim doyamadım şakşuka

gece konserine sabahlıkla gelmek

felsefe eğitimi aldığını bildiğimiz jamie lidell, gece konserine ultra chic bir sabahlıkla çıkarak kavramsal bir yoklama yaptıktan sonra (siz burdasınız ben başka bir yerdeyim), giyim tarzıyla honolulu modasını temsil eden videocusu pablo fiasco'nun çılgın video işleme silsilesi eşliğinde insan sesi ve canlı kompüterize ses işleme ile neler yapılabileceğini gösterdi. murat'ın "10 numara" olarak özetlediği performans için "anlatılmaz yaşanır" terimi rahatlıkla kullanılabilir. sesimle house müzik yapıyorum diyen mc lidell, canlı işlemeye olan hakimiyetiyle izleyicilerini hem şaşırtıp, hem de multiply albümünden en tatlı parçalarını seslendirerek mest etti.

çocuklar gibi şendik

radarlive'da sahneye çıkan pek sevdiğimiz, ölüp bittiğimiz beirut'un ruhani lideri zach condon ve ekibi, sıcakta erimeye müsait indie türk gençliğini, tatlılıkları ve sempatiklikleriyle yumuşatıp, sevgi pıtırcığı şarkılarıyla kalplerinden fethettiler (ki zaten bunu albümleri ve ep'leriyle yapmamışlar mıydı a dostlar?). "şiki şiki baba" süpriziyle sonlanan konserin bitişinde, etrafımdaki herkesin yüzlerine yerleşmiş tatlı bir gülümsemeyle ortalıkta dolandığını görmek ise doğru zamanda doğru yerde olduğumu hatırlattı.